Diyabetik ketoasidoz, genellikle Tip 1 diyabetli bireylerde görülen, acil müdahale gerektiren ciddi bir metabolik tablodur.
Vücut yeterli insülin olmadığında enerji için yağları yakar ve bu süreçte keton adı verilen asitler birikir.
Kandaki keton düzeyi çok yükseldiğinde, asit-baz dengesi bozulur ve yaşamı tehdit edebilecek belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durumda hızla tıbbi yardım alınmalıdır.
Bu tablo genellikle insülin tedavisinin aksatılması, enfeksiyonlar, travma, cerrahi gibi stres durumları ya da diyabetin henüz tanı almadığı dönemlerde ortaya çıkabilir.
Erken belirtilerin tanınması ve hızla tedaviye başlanması, hayati risklerin önlenmesi açısından büyük önem taşır. Bu nedenle diyabetli bireylerin eğitimli olması ve düzenli takipleri çok önemlidir.
Diyabetik Ketoasidoz Nedir?

Diyabetik ketoasidoz, insülin eksikliğinin yol açtığı ve kandaki glukozun hücreler tarafından kullanılamaması sonucu yağların enerji kaynağı olarak devreye girmesiyle gelişen bir tablodur.
Durum ilerledikçe nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, karın ağrısı ve kusma gibi ciddi belirtiler görülebilir. Müdahale edilmezse koma riski oluşturabilir.
Diyabetik Ketoasidozu neler tetikler?
Diyabetik Ketoasidoz (DKA), çoğunlukla vücudun glikozun enerji için hücrelere girmesine izin verecek yeterli insüline sahip olmadığı durumlarda tetiklenir. Bu olduğunda, vücut yakıt için yağları parçalamaya başlar ve kanda tehlikeli seviyelere ulaşabilen ketonlar üretir.
1. Kaçırılan İnsülin Dozları
İnsülin enjeksiyonlarını atlamak veya çok az insülin kullanmak DKA’nın önde gelen nedenlerinden biridir.
2. Tanısı Konulmamış Diyabet (Genellikle Tip 1)
DKA bazen Tip 1 diyabetin ilk belirtisidir, özellikle henüz teşhis konulmamış çocuklarda veya gençlerde.
3. Enfeksiyonlar ve Hastalıklar
Enfeksiyonlar (grip, zatürre veya idrar yolu enfeksiyonları gibi) vücudun stres hormonlarını (kortizol gibi) salgılamasına neden olur, bu da kan şekerini yükseltir ve insülin direncini artırır.
Hastalık sırasında vücut daha fazla insüline ihtiyaç duyabilir ve insülin olmadan DKA gelişebilir.
4. Şiddetli Fiziksel veya Duygusal Stres
Travma, ameliyat, kalp krizi veya diğer stresli olaylar DKA’ya yol açan hormonal dengesizliklere neden olabilir.
5. Kötü Diyabet Yönetimi
Düzensiz kan şekeri takibi, kötü beslenme alışkanlıkları veya sağlık hizmeti sağlayıcılarıyla takip eksikliği.
6. Madde Kullanımı
Alkol veya uyuşturucu kullanımı (özellikle kokain) insülin seviyelerini bozabilir ve metabolik dengesizliğe yol açabilir.
İnsülin talebini artıran veya insülin bulunabilirliğini azaltan her şey DKA’yı tetikleyebilir.
Diyabetli kişilerin (özellikle Tip 1) kan glikozunu ve ketonlarını düzenli olarak izlemeleri ve hasta olduklarında veya alışılmadık semptomlar yaşadıklarında derhal takibini yapan dahiliye doktoru ile görüşmelidirler.
Diyabetik Ketoasidoz tanı kriterleri nelerdir?
Diyabetik Ketoasidoz (DKA) için tanı kriterleri, ciddi bir metabolik bozukluğu gösteren belirli klinik belirtilere, laboratuvar bulgularına ve kan testi sonuçlarına dayanır.
Bu kriterler tanıyı doğrulamaya ve tedavi aciliyetini yönlendirmeye yardımcı olur.
1. Hiperglisemi (Yüksek Kan Şekeri)
Kan şekeri > 250 mg/dL (13,9 mmol/L)
2. Ketozis
- Pozitif serum veya idrar ketonları
- Serum beta-hidroksibutirat yüksek (genellikle > 3 mmol/L)
Ketonlar, yağ parçalanmasının yan ürünleridir ve bunların varlığı, vücudun enerji için glikoz yerine yağ kullandığını gösterir.
3. Metabolik Asidoz
- Arteriyel pH < 7.3
- Serum bikarbonat (HCO₃⁻) < 18 mEq/L
- Anyon açığı > 12 mEq/L
Bu, DKA’nın karakteristiği olan yüksek anyon açığı metabolik asidozunu gösterir.
Diyabetik Ketoasidoz Belirtileri?

Diyabetik Ketoasidoz (DKA) belirtileri hızla gelişir ve tedavi edilmezse acil duruma dönüşebilir. Belirtileri erken fark etmek, özellikle Tip 1 diyabet hastaları veya risk altında olanlar için kritik öneme sahiptir.
1.Metabolik ve genel belirtiler
- Yüksek kan şekeri seviyeleri (genellikle >250 mg/dL)
- Aşırı susama (polidipsi)
- Sık idrara çıkma (poliüri)
- Şiddetli dehidratasyon
2. Nörolojik ve bilişsel belirtiler
- Yorgunluk veya güçsüzlük
- Kafa karışıklığı veya konsantre olma zorluğu
- Baş ağrısı
- Şiddetli vakalarda: bilinç kaybı veya koma
3. Gastrointestinal belirtiler
- Bulantı ve kusma
- Karın ağrısı (genellikle başka rahatsızlıklarla karıştırılır)
- İştahsızlık
4. Solunum ve fiziksel belirtiler
- Hızlı, derin nefes alma (Kussmaul solunumları)
- Meyve kokulu nefes (asetondan dolayı)
- Kızarmış, kuru cilt
Diyabetik Ketoasidoz Tedavisi?
Diyabetik Ketoasidoz (DKA) tedavisinde hedefler dehidratasyonu düzeltmek, kan şekerini düşürmek, asidozu tersine çevirmek ve altta yatan nedeni tedavi etmektir.
1. Sıvı replasmanı (Rehidratasyon)
İlk adım: Şiddetli dehidratasyonu tedavi etmek ve kan basıncını düzeltmek için IV sıvılar (genellikle normal tuzlu su) verilir. Kandaki şeker oranı böylelikle düşürülür.
2. İnsülin tedavisi
Glikozun hücrelere girmesine ve keton üretimini durdurmasına yardımcı olmak için intravenöz insülin uygulanır. Kan şekeri ve keton seviyeleri yakından izlenir ve insülin buna göre ayarlanır.
3. Elektrolit düzeltmesi (Özellikle Potasyum)
İnsülin potasyumu hücrelere yönlendirir ve potansiyel olarak düşük potasyuma (hipokalemi) neden olur.İlk seviyeler normal olsa bile genellikle potasyum takviyeleri gerekir.
Sodyum, fosfat ve magnezyum seviyeleri de izlenir ve gerektiğinde düzeltilir.
4. Altta yatan nedenleri belirleyin ve tedavi edin
Enfeksiyonlar, kaçırılan insülin dozları, hastalık veya diğer stres faktörleri belirlenmeli ve ele alınmalıdır.Antibiyotikler, insülin rejiminin gözden geçirilmesi veya diğer destekleyici bakım gerekebilir.
Diyabetik Ketoasidoz Risk Faktörleri?
DKA için risk faktörleri:
1. İnsülin Eksikliği veya Bozulması
- Kaçırılan insülin dozları
- Yetersiz insülin tedavisi
- Pompa arızası veya insülin iletim kesintisi
2. Enfeksiyon veya Hastalık
Solunum yolu enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, sepsis veya diğer sistemik enfeksiyonlar insülin talebini artırır.
Zatürre, grip veya gastroenterit gibi hastalıklar, insüline karşı koyan dehidratasyona ve hormon dalgalanmalarına yol açabilir.
3. Yeni Başlangıçlı Diyabet
DKA, özellikle çocuklarda ve ergenlerde genellikle tip 1 diyabetin ilk belirtisidir. Ayrıca, ketozise yatkın tip 2 diyabetin başlangıcında nadiren ortaya çıkabilir.
4. Fiziksel veya Duygusal Stres
Ameliyat, travma, miyokard enfarktüsü (kalp krizi) veya felç
5. Kötü Diyabet Yönetimi
- Diyabet eğitimi eksikliği
- İnsülin rejimine veya glikoz takibine uyulmaması
- Tıbbi bakıma veya insüline sınırlı erişim
6. Madde Bağımlılığı
- Alkol veya kokain kullanımı DKA’yı hızlandırabilir.
- Dehidratasyon, insülin eksikliği veya karşıt düzenleyici hormonların tetiklenmesiyle ilişkili olabilir.
7. İlaçlar
Bazı ilaçlar riski artırabilir:
- Kortikosteroidler (insülin direncini artırır)
- Tiyazid diüretikleri
- Atipik antipsikotikler
8. Gebelik
Gebelik, özellikle ikinci ve üçüncü trimesterlerde insülin direncini ve metabolik talebi artırır.
Gebelikte Diyabetik Ketoasidoz?
Gebelikte Diyabetik Ketoasidoz (DKA), anne ve bebek için çok ciddi bir durumdur. Gebe olmayan hastalara göre daha hızlı ve daha düşük kan şekeri seviyelerinde ortaya çıkar, bu da erken tanı ve tedaviyi çok önemli hale getirir.
DKA Neden Gebelikte Daha Tehlikelidir:
- Hızlandırılmış ketozis: Gebelik, insülin direncini ve lipolizi artırarak keton üretimini teşvik eder.
- Azaltılmış tamponlama kapasitesi: Gebeliğin solunum alkalozu daha hızlı asidoza yol açar.
- Artan metabolik talepler: Fetüs glikoz tüketir ve anne glikoz seviyelerini daha değişken hale getirir.
- Hormonal değişiklikler: İnsan plasenta laktojeni, kortizol, progesteron ve östrojenin daha yüksek seviyeleri insülin direncini artırır.
Gebelikte Yaygın Tetikleyiciler:
- Enfeksiyon (en yaygın: İYE, piyelonefrit)
- Kusma veya hiperemesis gravidarum
- İnsülin dozlarının atlanması veya zayıf glisemik kontrol
- Steroid kullanımı (örn. fetal akciğer olgunluğu için)
- Erken doğum için kullanılan beta-agonistler
- Erken gebelikte tanınmayan tip 1 diyabet
Fetal Riskler:
- Fetal asidoz ve hipoksi
- Ölü doğum veya düşük
- Erken doğum
- Rahim içi büyüme kısıtlaması (IUGR)
Süreç Yönetimi:
- Hastaneye yatış (genellikle yoğun bakım)
- IV sıvılar (normal tuzlu su ile başlayın; glikoz düştüğünde dekstroz ekleyin)
- IV insülin (sürekli infüzyon)
- Elektrolit replasmanı (özellikle potasyum)
- Altta yatan nedeni tedavi edin (örn. enfeksiyon)
- Fetal izleme (uygulanabilir gebelik varsa sürekli)
Önleme Stratejileri:
- Gebelikten önce ve gebelik sırasında sıkı glisemik kontrol
- Endokrinoloji girdisiyle düzenli doğum öncesi bakım
- Hastalık günü kuralları ve keton izleme konusunda eğitim
- Enfeksiyonlar veya kusma için erken müdahale
Sık Sorulan Sorular
Diyabetik Ketoasidoz Solunum sorunu yapar mı?
Diyabetik Ketoasidoz (DKA) solunum sorunlarına yol açabilir, ancak bu sorunlar genellikle doğrudan akciğerlerden değil, vücudun metabolik asidoza karşı verdiği solunumsal tepkiden kaynaklanır.
DKA’da kandaki keton cisimlerinin artması ve pH değerinin düşmesiyle birlikte, vücut bu asidoz durumunu dengelemek için solunumu hızlandırır.
Bu duruma Kussmaul solunumu adı verilir ve karakteristik olarak derin ve hızlı soluk alıp verme şeklinde görülür. Bu, vücudun fazla asidi (H⁺) azaltmak için karbondioksiti (CO₂) uzaklaştırma çabasıdır.
Kussmaul solunumu aslında bir solunum yetmezliği değil, metabolik bozukluğu telafi etmeye çalışan bir mekanizmadır.
Fakat DKA ileri seviyeye ulaştığında, özellikle sıvı ve elektrolit kaybı ciddi boyutlara vardığında, solunum kaslarında yorgunluk gelişebilir.
Bu durumda hasta yeterli soluk alamaz ve solunum yetmezliği gelişebilir. Ayrıca, bazı durumlarda DKA’yı başlatan enfeksiyonlar (örneğin zatürre) da gerçek solunum problemlerine neden olabilir.
Sonuç olarak, diyabetik ketoasidozda görülen solunum problemleri çoğunlukla vücudun asidoza karşı verdiği fizyolojik bir yanıt niteliğindedir.
Ancak tedavi gecikirse veya DKA altta yatan başka bir hastalıkla birlikte ortaya çıkarsa, bu solunum yanıtı yetersiz hale gelebilir ve ciddi solunum sorunlarına neden olabilir.
Bu nedenle DKA tanısı alan hastaların solunum durumu dikkatle izlenmeli ve gerektiğinde ileri destek sağlanmalıdır.
Diyabetik Ketoasidoz kimlerde görülür?
Diyabetik Ketoasidoz (DKA) en sık tip 1 diyabet hastalarında görülür, ancak bazı durumlarda tip 2 diyabet hastalarında da ortaya çıkabilir.
Aşağıda DKA’nın görüldüğü gruplar özetlenmiştir:
1. Tip 1 Diyabetli Bireyler (En Sık)
- DKA, tip 1 diyabetli hastalarda, insülin tedavisini aksatan, yeni tanı almış, ya da enfeksiyon geçiren bireylerde, çocuklar ve ergenler görülür.
2. Tip 2 Diyabetli Bireyler (Nadiren)
- Genellikle stres, enfeksiyon, ilaç kullanımı (kortikosteroidler, SGLT-2 inhibitörleri) gibi durumlarda gelişebilir.
- Ketosis-prone tip 2 diyabet adı verilen bir alt grupta DKA daha sık gözlenir (özellikle obez, genç erişkinlerde).
3. Gebeler
- Gebelikte insülin direnci arttığı için, özellikle tip 1 diyabetli gebelerde DKA gelişme riski vardır.
4. Stres Durumları ve Enfeksiyon Geçirenler
- Vücut stres altındayken (örneğin enfeksiyon, travma, ameliyat) insülin ihtiyacı artar.
- Bu durumlarda insülin yetersiz kalırsa DKA gelişebilir.
5. İlaç veya Madde Kullanımı Olanlar
- İnsülin tedavisini bırakanlar
- SGLT-2 inhibitörü kullanan hastalarda nadir görülen euglisemik DKA (normal kan şekeriyle DKA) gelişebilir.
- Alkol veya uyuşturucu madde kullanımı, insülin ihmaline veya metabolik stres yaratmaya bağlı olarak DKA’ya yol açabilir.
DKA en sık tip 1 diyabetli bireylerde görülse de, bazı özel durumlar tip 2 diyabetlileri ve hatta diyabet tanısı olmayan bireyleri bile risk altına sokabilir.
Diyabetik Ketoasidoz kendiliğinden geçer mi?
Diyabetik Ketoasidoz (DKA) kendiliğinden geçmez.
Vücutta insülin eksikliği sonucu yağlar enerji için kullanılmaya başlanır ve bu süreçte keton adı verilen asidik maddeler oluşur. Ketonların kanda birikmesi, asidoz adı verilen tehlikeli bir asit dengesizliğine yol açar.
Eğer DKA tedavi edilmezse, şiddetli sıvı kaybı, elektrolit bozuklukları, bilinç kaybı ve hatta koma gelişebilir.
Diyabetik Ketoasidoz tehlikeli mi?
Diyabetik ketoasidoz (DKA) oldukça tehlikeli ve hayatı tehdit edebilen acil durumdur. Özellikle zamanında fark edilip tedavi edilmezse, ciddi komplikasyonlara ve hatta ölüme yol açabilir.
İdrarda keton pozitif ne anlama gelir?
İdrarda keton pozitif olması, vücudun enerji ihtiyacını karşılamak için yağları yaktığını ve bu süreçte oluşan keton cisimlerinin idrarla atıldığını gösterir.
Bu durum, genellikle karbonhidrat eksikliği, açlık, şiddetli kusma, yoğun egzersiz veya yetersiz insülin gibi durumlarda ortaya çıkar.
Diyabeti olmayan kişilerde keton pozitifliği genellikle açlık, ketojenik diyet, uzun süreli egzersiz veya mide-bağırsak enfeksiyonları sonrası gelişen geçici bir durum olabilir.
Ne Zaman Tehlikelidir:
Özellikle şu belirtilerle birlikteyse acil müdahale gerekebilir:
- Aşırı susuzluk
- Bulantı, kusma
- Karın ağrısı
- Derin ve hızlı solunum (Kussmaul solunumu)
- Bilinç değişiklikleri
Diyabet hastaları keton pozitifliği durumunda hemen doktorlarına başvurmalı, bol sıvı tüketmeli ve kan şekeri düzenli izlenmelidir.
Hafif keton pozitifliği durumunda beslenme düzenlemesi ve sıvı alımı yeterli olabilir, ancak orta veya yüksek düzeyde keton varlığında tıbbi müdahale şarttır.
Özetle, idrarda keton pozitifliği vücudun açlık veya enerji yetersizliği durumuna yanıtıdır. Diyabetli bireylerde ise bu durum ciddi ve acil bir sorunun işareti olabilir.
Çocuklarda tedavisi nasıldır?
Çocuklarda Diyabetik Ketoasidoz (DKA) tedavisi, hayati öneme sahip bir acil durumdur ve genellikle yoğun bakım ortamında dikkatli bir şekilde yapılır.
Kan şekeri dengesini, asidozu, elektroliti düzeltmek ve sıvı kaybınını önlemeyi hedefler tedavi.
Ketoz zararlı mıdır?
Ketoz, vücudun enerji için karbonhidrat yerine yağları yakması sonucu oluşan doğal bir metabolik durumdur.
Bu durumda kanda keton cisimcikleri artar. Hafif ve kontrollü ketoz genellikle zararlı değildir; hatta bazı durumlarda kilo kaybı ve enerji dengesini destekleyebilir.